CEMAL BİLGE
ZORDUR YERELDE GAZETECİLİK
Yerelde, gazetecilikte yetenekli olupta istikbal vaad edenlerdir en ağır yarayı alan. Onlar bilir hak ettikleri yerin, küçük şehirlerin küçük gazeteleri olmadığını da, bilmez bunu büyükşehir de onları hayranlıkla okuyan ve izleyenler.
Büyükşehirlerde gazetecilik yapmak içinse ya hak edilmiş iyi bir isme sahip olacaksın ya da büyük siyasi bir partinin liderinin veya tayfasının sevdiği isim olacaksın. Bu ikisinden biri değilsen, ikisinin tam ortasında kalmışsan hiç düşünmeden gazeteciliği bırakacak, ivedilikle başka bir mesleğe yöneleceksin.
O yüzden yıllardır gazetecilik günlerini, gazetecilik bayramlarını kutlamam, kutlanmasını da istemem. Zira son yıllarda bu ülkede gazetecilik yapılmıyor. Yapılmayan bir gazeteciliğin de bayramı, günü olmaz diyorum.
Bugün burada okuyacağınız isim, sıklıkla gündeme getirdiğim, mesleğe olan sevgisini, saygısını taktir ettiğim, iş disiplinine ve ahlakına hayran olduğum güzel kızım Gizem Öztürk.
ALLAH’TAN GELEN EVLAT
Bu satırı okuyan bir çoğunuzun
“- Aaaaa Cemal bey! Sizin kızınızda mı vardı?” diyen sorularınızı duyar gibiyim.
Bizim gibi babalar her küçüğü kendine evlat görür. O evlatlar sizindir sizin olmasına ya, bizde onları en az sizin sevdiğiniz kadar sever, korur ve özellikle mesleklerinde kendilerini geliştirmelerine sizin uzatamayacağınız eli uzatır onlara yardımcı oluruz.
Gizem, yerel bir televizyonda spiker olarak görev yapıyor. O aslında kamu yönetimi mezunu olup kaymakam adayı bir kız. Ama gelin görün ki, ana babasının hayatlarını vakfederek okuttuğu bu çocuk diplomasının işaret ettiği mesleği yapmak yerine yaşadığı şehrin yerel bir televizyon kuruluşunda spikerlik yapıyor.
Anlayacağınız; O ilin insanları her akşam evlerinde ilginç bir olay yaşıyorlar aslında. Her akşam kendilerine haber sunan güzeller güzeli kızın özünde bu meslek için yıllardır okul sıralarında dirseklerini çürüten bir kaymakam adayı olduğunu bilmiyorlar. Bunu da şu an itibarı ile benden öğrenmiş oluyor o şehirde yaşayanlar. Yani Tekirdağlılar.
MANEVİ KIZIMDIR BENİM
Aynı kurum içinde görev yapıyoruz. Haber koordinatörü olduğum bir kanal burası. O’da kanalın bölge ve bölge dışında bu kanalı izleyen herkesten, güzelliği ve ekranda duruşuyla kabul görmüş kaliteli bir spikeri.
Nam-ı diğer ‘Babasının Kızı’
Burada mesleki olarak ‘babası’ ben oluyorum. O’da benim ‘kızım’ olur. Manevi olarak bu böyledir de bizim baba-kız ilişkimiz gerçek baba-kız ilişkisini aratmayacak kadar ileri safhadadır.
Öksürse ciğerim sızlar, düşünceli görsem başım ağırır. Gülümsediğinde solanlar da dahil bütün çiçekler açar da, arada birde olsa hüzünlü gördüğümde ölür ölür dirilim o dakikalarda. Dedim ya: Manevi de olsa; “Babalık zordur bu alemde”
HEPSİNİN YERİ AYRIDIR GÖNLÜMDE
Sadece O değil kuşkusuz. Burada görev yapan bütün küçükler Gizem gibidir benim gönlümde. Hepsini ayrı ayrı severim, hepsinin ayrı bir değeri vardır benim kalbimde.
Patronlar da dahil hepsinin büyüğüyüm burada. Yok hiç birinin birbirinden farkı. Hepsi benim gönlümün aslanı, hepsi benim gönlümün sultanı. Hepsi benim çocuklarım.
Erinç’inden Yaşar’ına, Serkan’ından Yüksel’ine, Bülent’inden Doğukan’ına, Elif’inden Tubiş’ine, Büşra’sından Seyhan’ına herkesin yeri ayrıdır. Hepsine ettiğim dualarda ayrıdır. O’nun duası ötekine, ötenin duası berikine karışmaz. Çünkü hepsinin hayatı farklı, hepsinin hayatı özeldir. Bu saydığım isimler benim hayatımın biricikleri, hepsi gözbebeklerimdir.
SEVGİ KONUSUNDA UKALALIM YAPAMAM
“- Peki onlar da sizi, sizin onları sevdiğiniz gibi seviyor mu?” derseniz, o konuda ukalalım yapamam. Ben bilmem beni kimin sevip, kimin sevmediğini. Oldum olası da karşıyımdır kimlerin beni sevip sevmediği ile ilgili ahkam kesmeye. Ben kendi kendimi ve kalbimi bilirim, başkasının kalbinden geçeni bilme şansım yok. Sevende sağolsun sevmeyende. Saygı göreyim yeter. Onu da dolu dolu yaşıyorum ve yaşatıyor benim kanal çocuklarım. Bu da bana yeter de artar bile.
Evet gelelim Gizem’imize.
Bu meslek çalışkan insan ister kendisini icra edecek. Tembele ve tembelliğe pirim vermez gazetecilik. Mutlaka ama mutlaka çalışkan olmalı bunu yapacak olanlar. Çalışkan değilsen de çalıştırır seni bitap düşürene dek. Çalışkanlık ruhundaysa aradığın meslektir gazetecilik ama yok değilsen bir dakika bile barındırmaz seni kendi içinde.
47 YIL ÖNCE NE İSEM ŞİMDİDE AYNI
62 yaşında olmama rağmen 47 yıl önceki heyecanla yapıyorum işimi. O günden bugüne değişen bir şey yok tempomda. Ölecek duruma gelmeden hastaneye gitmeyen bir yapım var. Artık hastalıklarım da alıştı bana. Beklemediğim kadar büyük tölerans görüyorum hastalıklarımdan. Yerimda başkası olsaydı şimdiye dek çoktan boylamıştı semt mezarlığını. Gazetecilik gücünüzü sürekli test eden meslektir. Ya çalışacaksın ya çalışacaksın. Başka seçenek sunmaz insana.
DÜRÜST VE AHLAKLI OLACAKSIN
Tembelliği ve aptallığı affetmeyecek kadar da sert meslektir. Bunlar kadar önemli bir gerçek daha vardır ki, onunda adı ‘İş ahlakı’. Dürüst olacaksın, bir yerlerin oynamayacak. Kavak gibi doğru, söğüt gibi mütevazı olacaksın. İnsanı, hayvanı, doğayı seveceksin. Sevmediğine saygı duyacaksın. Okurunun, izleyicinin karşısına bilgili çıkacaksın. Çok okuyacaksın, çok izleyeceksin. Cehaleti ve bilgi gerisinde kalmayı kaldırmayan yegane meslektir gazetecilik. Patronunun; eline kalem yada mikrofon verdiği boş tenekelerden olmayacaksın. Adaletli ve haddini bilen olacaksın. Seni okuyana, seni izleyene kendini kabul ettirecek, kendini sevdireceksin. Sırf adına ‘Gazeteci’ densin diye gazeteci olmayacaksın. Ve bu saydıklarımın olumsuz olanlarını savunanları da ‘Gazeteci’den saymayacaksın. İyi ile kötüyü, sevap ile günahı ayıracaksın. Kendi kendinin savcısı, kendi kendinin Tanrı’sı olacaksın. İyi ve güzel şeylerin nerede başladığını nerede bitebileceğini bileceksin. İşte bu saydıklarımı yapabiliyorsan sen iyi bir gazetecisindir. Aksi halde; kendinin iyi gazeteci olduğunu sanan bir aptal olarak markalanır ve aptal olduğun herkesçe bilir de bir tek sen bilmezsin.
HEDEFLERİ OLAN BİR İNSAN
İşte Gizem Öztürk, yukarıdaki saydığım pozitif özelliklerin bir çoğuna sahip bir gazeteci kızımız. Çalışkan, sorumluluk sahibi ve işini iyi yapmak için her gün bir tık daha yukarılara çıkmayı kendine hedef edinmiş bir spiker.
Bana sorarsanız, İstanbul ve Ankara’daki emsallerinin bir çoğuna fark atacak kadar iyi bir spiker. Harika bir insan. Bir patronun olmasını istediği bütün özeliklere sahip bir personel.
AİLESİNİN GURURU BİR KIZ
Ailesinin gurur duyduğu, yakın arkadaş çevresinin ve çalıştığı kurumun herkesçe sevdiği isimdir Gizem. O’nun da hayalleri var kuşkusuz. O’da spikerlik mesleğini daha bilinen, tanınan kanallarda yapmak istiyor. Bunu istemesi en doğal hakkı. Tekneye sığmayan, taşarak teknenin dar geldiğini anlatan bir hamur gibidir Öztürk. Haber sunumunda son derece iyi bir spiker. Söyledim ya, ulusal kanallarda aynı işi yapan emsallerinin bir çoğundan daha üst seviyede bir gazeteci. İşini seven, seyircisini seven, onlara saygı duyan bir kadın.
İŞİNE AŞIK BİR SPİKER
Zordur gazetecilik. Önce bahtın iyi olacak. Sonra bilgili ve kültürlü olacaksın. Eğitiminin hiç bitmeyen mesleklerden olduğu gerçeğini unutmayacaksın. Bu meslek her gün ders çalışmaya zorlar seni. Hergün, her boş vaktinde okuyacak, yeni ve bilinmeyenleri öğreneceksin. Gazetecilik doğruyu ve halka gerçeği anlatma mesleği. Dünyanın kabul ettiği bilgilerle çıkacaksın okurunun ve seyircinin karşısına. Boş boş konuşup ekranın delisi yada soytarısı olmayacaksın birileri gibi. İşte Gizem Öztürk’ü Gizem Öztürk yapan bu. Saydığım onca olumsuzluktan uzak, işini sevgili gibi görüp, mesleğinden başkasına aşık yaşamayan bir spiker. O mesleğini çok seviyor sevmesine de, inşallah mesleği de O’na hak ettiklerini verir şu genç ömründe.
TAVŞANIN KULAKLARI DİKİNE BAYRAM GELMİŞ NEYİME
Bu yazıyı 24 Temmuz 2023 Pazartesi günü Basın Özgürlüğü için Mücadele Günü’nün kutlandığı bir günde yazıyorum. Ne kadar süslü bir cümle. Ama içerdiği anlamdan kilometrelerce uzak bir ifade. Başka ülkelerin gazetecileri için geçerlidir de, bu tanım bu ülke için düğmeleri iliklerle buluşamayacak kadar dar bir gömleği hatırlatıyor bana. Size bir şey itiraf edeyim mi? Ben ilk defa duyuyorum böyle bir gün olduğunu. Varın anlayın gazeteciliğin neresinde olduğumu. Bir çok insan “Basın Bayramınız kutlu olsun” diye mesaj çekmiş.
Küfür gibi geldi bana. Cevap vermedim hiç birine. Hayatı zorluk, çile, hastalık ve dert ile geçen gazetecinin bayramımı olurmuş ? Akıllarınca kafa buluyorlar bizimle. 24 Temmuz da, bayram da borazanların olsun. Bayramların has olanlarıyla ilgilenmiyorum ki, böyle kıtıpiyöz günleri neyleyim ben? O yüzden bana bayram seyran tebrikleri gönderildiğinde tepem bir atıyor ki sormayın. Neyse
Geldik bir yazının daha sonuna. Hepiniz için güzel günler, mutlu yarınlar diliyorum. Bu temennimi de evrene gönderiyorum. Oraya gitsin ve siz sevgili okurlarımın başlarına gökten konfeti gibi yağsın diyorum.
Bugün size genç bir spikerden bahsettim. O’nun üzerinden de meslekle ilgili bir şeyler yazdım. Siz siz olun gazetecileri okuyun, gazetecileri dinleyin, gazetecileri izleyin. Siz bilirsiniz hangilerinin çakma, hangilerinin gerçek olduğunu. Sevgiler hepinize. Gönlünüzce bir yaşam dileği ile.